İndi Olympos'un doruklarından köpürmüş, öfkeli.
Omuzlarında yayı, iki ucu kapalı okluğu.
Kımıldandı mı oklar omuzunda şangırdıyordu,
kızgın tanrı yürüyordu gece gibi.
Yerleşti gemilerin ardına, saldı okunu,
bir vınlama çıktı gümüş yaydan, korkunç acı.
Önce köpeklerin, katırların düştü peşine,
sonra saldı bir sivri ok insanların üstüne.
Kavruluyordu birbiri peşisıra bir yığın ölü.
Ordu içine tanrının okları yağdı tam dokuz gün.

          Kızkardeş Artemis'le paylaştığı bu yetenek tanrıya büyük bir üstünlük sağlar. Apollon yada Artemis'in okuyla ölmek ansızın tatlı bir ölüme kavuşmak anlamına gelir.

          Apollon'un sanat ve müzik yeteneği üzerine de, müzik alanında başka tanrılar ve ölümlülerle giriştiği yarışmalar hakkında da birçok efsane vardır ve birçok ozanın babası sayılır.

          Işıklı tanrının aşkları da önemli bir rol oynar efsanelerinde. Güzel delikanlılara olduğu kadar doğayı simgeleyen perilerede yönelmiş bu aşkların çoğu sonuç vermeyen bahtsız sevgiler diye nitelenir.

          Hekim tanrı olarak da adı genellikle oğlu Asklepios'la birlikte anılır.

          Apollon aydın , durgun , ölçülü gücü simgeler.

          Işıktır, doğayı görme, varlığı akılla algılama ve akıl yetisine dayanan yöntemlerle biçimlendirme gücü ve yeteneğidir. Apollon plastik sanattır ama aynı zamanda da öngörmedir, anlama ve kavramadır, ışığın doğayı aydınlatıp karanlık kalan sırları çözümlemesidir.

          İlyada da tanrının adı Apollon yada Phoibos Apollon diye geçer, bu ada eklenen sıfat okçu, hedefi vuran ya da gümüş yaylıdır. Birkaç yerde de kendisine Lykegenes denmektedir. Bu sıfattaki gen eki soyu yansıtır. Lykia soylu, Lykia'da doğmuş anlamına gelir.

          Apollon tanrının doğum yeri Anadolu kıyılarındaki Lykia da bir kent olan Patara'dır. Önce adalarda daha sonraları da Yunanistan da kültü yayılınca bir çok kent tanrıya beşik olma şerefini elde etmek için efsaneler düzdürmüştür.

          İlyada'da karşımıza okçu tanrı olarak çıkan, Yunan tanrı dünyasına sonradan katılan ve adı Yunanca olmayan, Olympos'a ayak bastığında diğer tanrıların korkuyla yerlerinden fırlamalarına sebep olan ( kargıcı Yunanlıların ödleri kopardı doğulu okçulardan ), Lykia'da, Lada veya Lat adıyla anılan Anadolu'nun ana tanrıçasından başkası olmayan Leto'nun oğlu, Apollon, Anadolu'ludur.


Titrer tanrılar tepeden tırnağa,
Zeus'un sarayında o bir yürüdü mü,
yaklaşıp parlak yayını bir gerdimi o,
bütün tanrılar fırlar ayağa.

          Troya savaşları sırasında bütün yüreği ile bir Anadolu kenti olan Troya'dan yanadır. Açık açık söyler bunu ;

Öfkelendi Apollon, Pergamos tepesinden,
bağırdı Troya'lılara, dedi ki ;
Atları iyi süren Troya'lılar atılın ileri,
haydi, kalmayın Argos'lulardan aşağı,
onların derileri ne taş, ne demir,
dayanamazlar et delen kargılara.

          Athena Olympos'tan fırlayıp geldiğinde Apollon'u bulur karşısında

Apollon birden onu karşıladı.
Görmüştü tanrıçayı Pergamos kalesinden,
istiyordu zafer Troya'lıların olsun.
Karşıladı meşe ağacının altında.
Önce Zeus'un oğlu kral Apollon dediki ;
Ne diye geldin Olympos'tan ulu Zeus'un kızı,
söyle hadi, niyetin ne,
nereye götürür seni ulu yüreğin ?
Oynak zaferi mi vermek istersin Danaolara ?
Kırılan Troya'lılara acımazsın bilirim.
Gel dinle beni en hayırlısı bu.
Gel de günlük savaşa ara verelim.
Aklınıza esmiş ölümsüz tanrıçalar belli,
gönlünüz bu şehri yok etmek ister.

          Apollon, Hektor'a gönülden klavuz, koruyucu olur. Athena'nın Troya'lı yiğidi aldatarak öldürtmek için kurduğu tuzak karşısında dayanamaz fırlar çıkar Hektor'un karşısına

İda'dan bir savaş ortağı gönderdi sana Kronos oğlu,
yanında durup seni koruyacak, kendine gel hadi.
Altın kılıçlı Phoibos Apollon'u gönderdi,
buradayım gör bak işte,
öteden beri korurum seni de yüksek kentini de.

          Hektor ile Akhilleus arasındaki son çarpışmada dört döner bu Anadolu'lu yiğidin çevresinde, onu kurtarmak için ;

Akhilleus korkunç çığlıklarla atıldı öne,
Hektor'u öldürmek için yanıp tutuşuyordu,
ama Phoibos Apollon kaçırdı Hektor'u,
sakladı koyu bir bulutun arkasına,
bir tanrı için işten bile değildi bu.

          Zeus, Akhilleus'la Hektor'un ecelini tartıya koyup da Hektor'un ölümü ağır basınca dayanamaz Apollon ;

Phoibos Apollon ölümsüzlere şöyle dedi ;
Amansız tanrılar işiniz gücünüz kötülükte.
Ölüyken bile yüreğiniz varmıyor onu kurtarmaya.
Onu görmesin mi karısı, anası, çocuğu,
görmesin mi babası Priamos, Troya halkı,
alıp saygı göstermesinler mi ölüsüne,
yakmasınlar, ateş payını vermesinler mi ?
Siz şu uğursuz Akhilleus'u tutuyorsunuz demek.
Oysa bilmez o töresince düşünmesini,
yumuşar bir yürek taşımaz göğsünde.
Azgın bir aslan gibidir tıpkı,
bir güzel doyurmak için karnını,
gelir saldırır insan kuzusuna.
Akhilleus'da sıyrıldı tıpkı onun gibi,
her türlü acıma duygusundan,
insanlara saygıdan çekti kendini.
İyi bir şey mi bu, güzel bir şey mi ?

          Apollon ne yapsın, Aphrodit ile birlikte Hektor'un ölüsünü korumaktan başka çare bulamaz ;

Aphrodite kovuyordu köpekleri yanından,
Zeus'un kızı gece gündüz,
gül kokulu tanrısal bir yağ sürmüştü ölünün bedenine,
Akhilleus onu sürüklerken yüzülmesin diye derisi.
Phoibos Apollon gökten ovaya,
onun için kara bir bulut indirmişti,
gözden kaçırmıştı ölünün kapladığı yeri,
güneşin gücü, gövdesini saran deriyi,
vakitsiz kurutsun istemiyordu.

          Apollon'un İlyada'da oynadığı rol onu Olympos tanrılarından büsbütün ayırmakta, Anadolu'nun tanrısı olarak karşımıza çıkarmaktadır.