Finike'ye 9 km uzaklıkta Turunçova
- Kumluca arasındaki Torunlar'da bulunan antik kent, 1216 m. yükseklikteki
bir tepenin eteğinde kurulmuştur.
Limyra,
Lykia'nın en eski şehirlerinden birisidir ve eski adı da Zemuri'dir. Bu
şehrin varlığı M.Ö. V. yüzyıldan beri bilinmektedir.
Lykialı
Perikles, Perslere karşı Lykia Birliği'ni kurmak için Limyra'yı başkent
olarak kullanmış, Lykia'nın sönmeyen özgürlük meşalesinin ateşini bu kentte
yakmıştır.
Bilindiği
üzere M.Ö. IV. ve V. yüzyıllarda bütün Anadolu gibi Lykia da Pers egemenliği
altında bulunmakta ve Anadolu, satrap adı verilen genel valilerle yönetilmekteydi.
Büyük İskender M.Ö. 333 yılında Perslerin egemenliğine son vermiş, böylece
Büyük İskender'in eline geçen bölge onun bıraktığı Vali Nearkhos tarafından
idare edilmiştir. İskender'in ölümünden sonra paylaşılan imparatorluğun
bu bölgesi önce Antigonos'un, ondan sonra M.Ö. 310 yılında Mısır'daki
Ptolemaiosların, daha sonra da M.Ö. 301 yılında Lysimakhos'un eline geçmiştir.
Bundan sonra tekrar Ptolemaiosların buraya sahip olduğunu görüyoruz. Böylece
şehir kısa aralıklarla İskender'in generalleri arasında el değiştirmiştir.
Ptolemaiosların yönetiminde M.Ö. 197 yılına kadar kalan bölge ve Limyra
şehri bu tarihte Suriye Kralı III. Antiokhos tarafından alınarak Suriye
Krallığı'na bağlanmıştır.
Magnesia
Savaşı'nda Antiokhos'un yenilmesiyle yapılan Apemaia Antlaşması'na göre
Limyra'nın Rodos Krallığı'na verildiğini görüyoruz. Ancak Lykialılar bu
Rodos egemenliğinden pek hoşlanmamışlar, bu nedenle sık sık başkaldırarak
Roma'nın dikkatini bu bölgeye çekmeye çalışmışlardır. Nihayet Romalılar,
M.Ö. 167'de bölgeyi Rodos Krallığı'ndan alarak kendi kontrolleri altında
tutmuşlardır.
M.Ö.
II. yüzyılda Lykia Birliği içinde gördüğümüz Limyra, kendi adına birlik
parası bastırabilecek durumdaydı. M.Ö. I. yüzyıl ve M.S. II. yüzyıl arası,
Perikles döneminden sonra Limyra'nın en parlak dönemi olmuştur ama M.S.
141'de meydana gelen deprem Limyra'yı alt üst etmiş, büyük zarar vermiştir.
Bu depremden sonra bölgenin zenginlerinden olan Opramoas şehrin yeniden
kurulmasına yardım etmiş, bu arada kitabesinden öğrendiğimize göre tiyatroyu
da bu zengin şahıs yeniden yaptırmıştır.
Bizans
dönemi de bir hayli parlak geçen Limyra'nın bu dönemde de Piskoposluk
Merkezi olduğunu görüyoruz. Ancak IX. yüzyıldaki Arap akınlarından sonra
şehir önemini yitirerek terkedilmiştir.
Şehrin
üzerindeki tepede Limyra'nın akropolü bulunur. Akropol, kuzeyde bir iç
kale ile güneyde üçgen şeklinde genişleyen aşağı kaleden ibarettir. Aşağı
kalede sur, sarnıçlar ve bir Bizans kilisesi bulunmaktadır. Bunların dışındaki
en etkileyici kalıntı Perikles'in heroonudur. Bu
anıt mezar, akropolde, güney surları yanında olup 19x18m. lik bir teras
üzerine, 10.40 m. x 6.80 m. ölçülerindedir. Heroon, Xanthos'taki Nereidler
Anıtı'na benzer şekilde Lykia Birliği'ni sağlamaya çalışan Limyra Kralı
Perikles'in ölümünden sonra, M.Ö. 370'de yapılmıştır. Heroonun çatısını
ön ve arkasından karyatidler tutmaktadır. Maalesef anıtın birçok kabartma
ve mimari parçaları bugün Viyana Müzesi'ndedir. 5.30 m. yükseklikteki
heroon bir tapınak biçimindeydi ve yan duvarlarının üzerinde 6 m. uzunluğunda
frizler bulunmaktaydı. Bu frizlerde dört atın çektiği bir harp arabası,
onun arkasında kral ve maiyeti, arkada at üzerinde süvariler, bunların
arkasında da sol ellerinde kalkan, sağ ellerinde mızrak tutan piyadeler
resmedilmiştir. Askerlerin üzerlerindeki kıyafetlerinden Lykia ve Pers
askerleri oldukları anlaşılmaktadır.
 |
Yolun
kenarında Limyra'nın tiyatrosu bulunmaktadır. Tiyatro M.S. 141 yılındaki
depremle yıkılmış ve zengin Opramoas tarafından yeniden yaptırılmıştır.
Bugün tiyatronun tonozlu, çift diazomalı skenesi yıkılmış durumdadır.
Tiyatronun karşısında, yer yer sökülen Roma ve Bizans Devri surları bulunur.
Birbirinden ayrı iki mahalle teşkil edecek biçimde bir surla ayrılan iki
kısımdan, doğudakinde Bizans kilisesi ve saray kalıntısı bulunmaktadır.
Bu mahalleye giriş kuzeydoğu surunun ortasındaki iki tarafı kulelerle
korunan kapıdandır. Batıdaki sur ile çevrili kısımda ise Augustus'un manevi
oğlu Gaius Ceasar'a ait kenotaph bulunmaktadır. Gaius Ceasar, Agrippa
ile Julia'nın oğlu olup M.S. 4 yılında Augustus tarafından evlat edinilmiş
ve Augustus'un halefi seçilmiştir. Gaius Ceasar, M.S. 4 yılında bir savaşta
yaralanıp Limyra'da ölünce Limyralılar manevi babası Augustus adına bu
mezar anıtı dikmişlerdir. Böylece Limyra, Roma ile dostluk bağlarını en
iyi şekilde sürdürmüş, bunun mükafatı olarak da M.S. I. yüzyıl ortalarına
kadar bağımsız kalabilmiştir. Bugün bu mezarın yalnızca kule biçimli duvar
kalıntıları görülebilmektedir. Bulunan parçalardan mezarın üzerinde Gaius
Ceasar'ın yaptıklarının anlatıldığı anlaşılmaktadır. Bu anıt mezarın yakınında,
sonraki çağlarda üzerinden bir sur geçirilen Ptolemaios Anıtı bulunmaktadır.
Mısır tesirli, akantüs yapraklı anıtın çok az kısmı bu gün görülebilmektedir.
Üzerinden geçen Bizans duvarının içinde Ptolemaios'in eşinin heykeli araştırmalar
sırasında ortaya çıkmıştır.
Sur
duvarı yukarı bir çevirme yapmakta, bunun içinde de Perikles'in sarayı
bulunmaktadır.
Nekropol
sahası, tiyatronun üst kısmında oldukça dağınık bir biçimdedir.Batı nekropolündeki
en ilginç mezar, iki katlı bir anıt oluşturandır. Bu mezara yakın bir
yerde de kapısının kenarında kabartmalar olan, M.Ö. IV. yüzyıla ait Tebursseli'nin
mezarı bulunmaktadır. Tiyatronun üzerinde, M.Ö. 350 tarihli, kabartmalarla
süslü kaidesinin üzerinde bir lahit bulunan ve mezar anıtının kitabesinden
Katabura'ya ait olduğu anlaşılan bir mezar bulunmaktadır.
Doğu
nekropolünde kayaya oyulmuş İon sütunlu M.Ö.IV. yüzyıla tarihlendirilen
bir mezar anıtı ve üzerinde kabartmalar bulunan bir diğer mezar en dikkat
çekici olanlardır.

|